Aslıhan Altay Karataş – Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, dün Beştepe’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, özetle şu ifadeleri kullandı:
EKİM-KASIMDA KONUT TESLİMATI: Millet olarak, 2 milyarlık İslam alemiyle birlikte Kurban Bayramını ruhuna ve temsil ettiği değerlere mütenasip bir şekilde idrak ettik. Bu bayram döneminde özellikle depremzede kardeşlerimizi ihmal etmedik. Kabine üyelerimizden milletvekillerimize, pek çok arkadaşımız bayramda deprem bölgesindeydi. Başta depremde en çok yıkıma uğrayan Hatay, Adıyaman, Maraş olmak üzere 11 vilayetimizin tamamında ihya ve inşa çalışmaları şu anda devam ediyor. Ekim-Kasım ayından itibaren yapımı tamamlanan konutların teslimatına başlıyoruz.
KURAN’A SALDIRI NEFRET SUÇU: İslam dünyası olarak, Kurban Bayramına ulaşmanın heyecanını yaşarken, İsveç’in başkenti Stockholm’de mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik alçakça saldırı hepimizi öfkelendirmiştir. 2 milyar Müslümanın hissiyatını hiçe sayan bu sapkınlığın, bırakın fikir özgürlüğünü, en temel insani değerlerle bağdaşması mümkün değildir. Bunlar İslam düşmanlığından beslenen nefret suçlarıdır. Bu nefret suçunun polis korumasında işlenebilmesi çok daha vahimdir. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde, insanların kutsallarına yönelik saldırılar düşünce hürriyeti olarak nitelenemez. Nasıl kiliseyi, havrayı veya bir başka inancın mabedini ateşe vermek özgürlük değilse, Kur’an-ı Kerim mushafı yakma diye bir özgürlük olamaz. Stockholm’de Kurban Bayramı’nın ilk günü, hem de bir cami önünde gerçekleştirilen menfur eyleme münferit bir hadise gözüyle bakamayız. Bu saldırıları Batıda habis bir ur misali hızla yayılan İslam ve Müslüman düşmanlığı hastalığının yeni tezahürleri olarak görüyoruz.
AYNI İLKELERİ SAVUNUYORUZ: Stockholm’deki saldırı sonrasında tepkimizi çok net bir şekilde gösterdik. İslam İşbirliği Teşkilatı da bu konuda hemen harekete geçti. Terör örgütleri ve İslam düşmanlığıyla kararlı mücadelenin kırmızı çizgimiz olduğunu açıkça ifade ettik. Teröre destek vererek, teröristlere alan açarak, sokakları, caddeleri, şehrin en merkezi meydanlarını teröristlere tahsis ederek Türkiye’nin dostluğunun kazanılmayacağını artık herkesin kabullenmesi gerekiyor. Muhataplarımız bu gerçeği ne kadar kısa sürede içselleştirirse süreç o derece sağlıklı işleyecektir. Ülkemizin duruşu, beklentileri, bizlere verilen taahhütler bellidir. Biz geçen sene neyi savunuyorsak bugün de aynı ilkeleri savunuyoruz. Oyalama taktikleriyle vakit kaybetmek yerine verilen sözlerin tutulmasının daha akılcı, daha faydalı ve devlet ciddiyetine yakışır bir yöntem olacağına inanıyoruz.
İMZANIZA SADIK KALIN: Basın yayın organları üzerinden yürütülen kirli oyunların neyi amaçladığını çok iyi görüyoruz. Ama bu tarz bel altı vuruşlarla mesafe alacaklarını düşünenlerin ne bizi ne Türkiye’yi ne de Türk Milletini tanımadıkları aşikardır. Buradan kendilerine ince eleyip sık dokumalarını ev ödevlerini daha iyi yapmalarını tavsiye ediyorum. Bizim tehdit siyasetine de tahrik siyasetine de aba altından sopa gösterme kurnazlığına da teslim olmayacağımızı tüm dünya bilir, bilmektedir. Biz birilerinden ülkelerini, isimlerini değiştirmesini değil, sadece altına imza attıkları hususlara sadık kalmalarını istiyoruz. Binlerce vatandaşımızın canına kast eden bölücü örgüt mensuplarını ve FETÖ’cü alçakları himaye etmemelerini bekliyoruz. Türkiye olarak bunlar sağlanana kadar geri adım atmayacağımızın bilinmesini istiyoruz.
‘Rüzgar ekenler fırtına biçiyor’
FRANSA’DAKİ OLAYLAR: Pek çok Batı ülkesinden ayrımcılık toplumsal bir norm haline gelmiştir. Özellikle sömürgeci geçmişi ile bilinen ülkelerde kültürel ırkçılık, kurumsal ırkçılığa dönüşmüştür. Fransa’da başlayan kısa sürede diğer ülkelere yayılan olayların kökünde işte bu zihniyetin inşa ettiği sosyal mimari vardır. Sistematik şekilde baskı gören, kamusal hayatın dışına itilen varoşlarda, gettolarda yaşamaya mahkum edilen göçmenlerin çoğu Müslümanlardır. Şiddet maalesef şiddeti doğurmuş ve bugünkü hadiseleri tetiklemiştir. Tarih boyunca olduğu gibi bugün de rüzgar ekenler fırtına biçmektedir. Kamu malına zarar verilmesini, sokakların yakılıp yıkılmasını, mağazaların yağmalanmasını elbette tasvip etmiyoruz. Sokak olayları meşru bir hak arama metodu olamaz. Ancak sosyal patlamadan otoritelerin de ders çıkarması gerektiği açıktır. Benzer vakalar ülkemizde yaşandığında bizlere hak, hukuk ve demokrasi dersi verenlerin meydanlarda kamp kurup, 24 saat canlı yayın yapanların, bugün derin bir sessizliğe bürünmesi ayrıca manidardır. Dışişleri Bakanlığımız Fransa’ya gidecek olan veya orada yaşayan vatandaşlarımıza gereken uyarılarda bulundu. İlgili birimlerimizle süreci yakından takip ediyoruz. Endişeyle karşıladığımız son hadiselerin daha fazla kan akmadan bir an önce sona ermesini diliyoruz.
Belirleyici roldeyiz
HER OLAYDA İNİSİYATİF ALIYORUZ: Bayramda devlet ve hükümet başkanı seviyesinde 21 ülkenin lideriyle görüşerek hem tebrikleri kabul ettik hem de ikili konuları ele aldık. Rusya-Ukrayna savaşından, Sudan’daki kardeş kavgasının sona erdirilmesine kadar küresel güvenliğe dair her mesele, Türkiye’nin katkısının daha fazla arandığını ortaya koyuyor. Ülkemiz krizlerin çözümünde dengeli, adaletli ve güven veren tavrıyla belirleyici rol oynuyor. Ülkemizin öncülüğünde yürütülen barışı inşa çabalarının önemi günden güne daha iyi anlaşılıyor. Tam anlamıyla kilitlenme yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı bunun en açık ve maalesef en acı örneğidir. İstanbul süreci, bu acımasız savaşı sona erdirecek tarihi bir fırsattı. Taraflara onurlu çıkış imkanı sunan bu fırsat değerlendirilebilseydi, bugüne kadar yaşanan yıkım ve gözyaşı olmayacaktı. İstanbul süreci ile başlayan tahıl mutabakatı ve esir takaslarıyla devam eden diplomatik gayretler, maalesef savaş lobisi tarafından engellendi, yıpratıldı. Bunun bedelini de asker-sivil on binlerce insan ödedi. Halen Rusya ve Ukrayna ile aynı anda görüşen, diyalog kanallarını işleten, acil sorunlara çözüm önerileri geliştiren tek ülke biziz. Her iki ülkenin devlet başkanıyla yakın temasımız devam ediyor. Çatışmaları derinleştirme riski taşıyan her olayda inisiyatif alıyoruz. Bundan sonra da dengeli duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Diplomatik çabalarımızı sürdüreceğiz.
Memur-emekli zammı yarın netleşiyor
KİRADA YÜZDE 25 SINIRI: Son 21 yıldır kararlıkla sürdürdüğümüz halkımızı enflasyona ezdirmeme prensibimize sahip çıkıyoruz. Toplumumuzun kırılgan kesimlerinin hayat pahalılığının etkilerinden korumaya çalışıyoruz. Fahiş kira artışlarına karşı geçen sene devreye aldığımızı üst sınır uygulaması bu tedbirlerden biriydi. Konut kira sözleşmelerinde artırım oranını yüzde 25 ile sınırlandırmıştık. Temmuz ayında yenilenecek konut kira sözleşmelerinde aynı sınır uygulanmaya devam edecek.
ARAÇ FİYATLARINA TAKİP: Sıfır ve ikinci el araç fiyatlarında oluşan balonları da yakından takip ediyoruz. Tamahkar ve aç gözlülükten kaynaklanan bu meselenin üstüne gideceğiz. Ticaret bakanlığı denetimlerini sıklaştıracak. Stokçuluk ve fırsatçılık yapanlara asla müsaade edilmeyecek. Milletin canını yakanlardan muhakkak hesap soracağız. Kur korumalı mevduatı devam ettiriyoruz. Bu mevduat için sağladığımız vergi istisnası süresini uzatıyoruz.
SÜRECİ BAŞLATIYORUZ: Memur maaşlarına yapılacak zam sürecini başlatıyoruz. 5 Temmuz’da 6 aylık enflasyon oranlarımız netleşecek. Memur ve emeklilere verilen sözleri yerine getireceğiz. Tatile girmeden Meclis onayı gerektiren tüm hususları Parlamentonun takdirine sunacağız.
AİLE DESTEK PROGRAMI: Türkiye Aile Destek Programı’ndan 3,7 milyon aile kardeşimiz istifade ediyor. Program kapsamında şimdiye kadar ailelere 35 milyar liralık ödeme yaptık. Türkiye aile destek programını devam ettirme kararı aldık.